13 Eylül 2009 Pazar

Adı Zor Kendisi Faydalı Bir Bitki: Kantarun, Kantaron ya da Binbirdelik Otu

Ben Kanturun adıyla tanıdım; araştırdıkça farklı isimlerle ya da söylenişlerle karşılaştım: Kantaron, Kantarun, Binbirdelik Otu, Kanotu, Kılıçotu, Mayasılotu, Yaraotu, ve eminim başka isimleri de vardır. İlginizi çekerse diye de belirtmeden geçemeyeceğim: bitkinin latince ismi Hypericum Perforatum L.

Toroslar'da yaygın olarak yetiştiği belirtiliyor. E ben de Toroslar'ın eteklerinde büyümüş birisi olarak, sizlerle paylaşma ihtiyacı hissettim. Neden mi? Çok faydalı da ondan.

Bu bitkinin en belirgin özelliği hücre yenilenmesini desteklemesi. Başlarda sadece haricen kullanıldığını ve cilde iyi geldiğini zannediyordum, ama araştırdıkça çok başka amaçlarla da kullanıldığını öğrendim. Depresyon tedavisinde rahatlatıcı ve sakinleştirici olarak, mide rahatsızlıkları, kesikler, ezikler, eklem ağrıları, antiseptik, kanama durdurucu, güneş yanmaları, vs vs vs. Bütün bu iyileştirici özelliklerinden uzun uzun bahsedecek değilim, hem tıbbi açıdan sizlere bu tür bir telkinde bulunmam da uygun değil, bu konuda tıbbi bir altyapım yok. Sizlere ancak kendi uygulamalarımızdan bahsedebilirim, ki bu da şimdilik yeterli olacaktır sanıyorum.

Bizim ailecek kantaronla tanışmamız, annemin cildinde yaşadığı bir rahatsızlık sonucu oldu. Geçirdiği bir ameliyatın ardından, ayak tabanları toprak gibi kuruyup çatlıyordu. Cildiyeci doktorların verdiği bazı ilaçları kullandı ama bunlar pek etkili olmadı. Daha sonra, eczacı bir arkadaşının tavsiyesi üzerine, kantaron yağı kullanmaya başladı ve mucizevi bir şekilde tabanlarındaki kuruma geçmeye başladı. Daha sonraları annem kendi için aldığı yağdan bana da küçük ilaç şişeleri içinde getirmeye başladı; ne yalan söyleyeyim, ben önceleri pek kaale almadım. Önce ufak yanıklar üzerinde denedim; hani şu alelacele yemek yaparken parmağınızı veya dirseğinizi yakarsınız, o telaş içinde farketmezsiniz de sonradan kızarır, su toplar, tabirimi mazur görün bir "pain in the ass" haline gelir ya... işte öyle ufak yanıklardan bahsediyorum. Gerçekten de bu tür yanıklarda, 1 - 2 gün içinde etkisini gösteriyor bu "kantaron yağı" denilen mucizevi ilaç.
Fakat, kendisinin önünde saygıyla eğildim an, ciddi bir güneş yanığı yaşadığım günün akşamında oldu. Bir Ağustos günü, cehennem gibi Akdeniz güneşinin altında tekne gezisine çıkmıştık. Tekne üzerinde, rüzgarın etkisiyle ve kısa süreli tatilimde hemen bronzlaşabilmek azmiyle farketmeden ciddi şekilde yanmışım. Tekneden inip dolmuşla eve giderken yolda hissetmeye başladım yandığımı. Tenime sanki binlerce iğne batıp duruyordu. Hem alev alev yanarken hem de aynı zamanda titreyerek üşüdüğünüzü hissettiniz mi hiç? Hiç tavsiye etmem! Eve gittiğimizde, annem kantaron yağı sürmeyi önerdi. O kadar çaresizdim ki, reddetmek gibi bir şansım yoktu. Annem güzelce kantaron yağıyla sırtımı, omuzlarımı ovdu. 1 -2 saat içinde acım biraz dinmişti ve ertesi sabah ise yanıklarım tamamiyle "normale dönmüştü".

O gün bu gündür, kantaronun bu mucizevi etkilerine merak edip, okuyup duruyorum. Geçenlerde ise tesadüfen internette kantaronun kanser tedavisinde kullanılmasının mümkün olup olmadığının araştırılmakta olduğunu okudum. Bu yazı ile karşılaşmadan önce ben de düşünüp duruyordum; "Madem hücre yenilenmesinde bu kadar etkili, neden kanser tedavisinde kullanılmasın?" diye. Henüz araştırmalar bir sonuç vermemiş, ama bence yakındır.

Tedavi için kullanmanın yanısıra, kantaron yağını "kozmetik" amaçlarla da kullabilirsiniz. Cildi çok tazeleyici bir özelliği var. Ben haftada birkaç kere yüzüme, banyolardan sonra da cildime uyguluyorum. Bende bir placebo etkisi olup olmadığını bilemiyorum ama, sivilcelere iyi geliyor, cildi pürüzsüzleştiriyor; ya da mesela kaşlarımda dökülmeler olduğu dönemlerde kaşlarıma sürüyorum, faydasını görüyorum. Yakın zamanda saç diplerime bile uygulamaya başladım; saç dökülmelerini, saç derisindeki kurumaları ve kepeklenmeyi tedavi ettiği söyleniyor. Banyoya girmeden yarım - bir saat önce saç diplerinize uygulayarak cildinizin emmesini sağlayıp daha sonra da saçlarınızı yıkayarak uygulayabilirsiniz.

Kantaron yağını nasıl temin edebileceğinize gelince... aktarlarda satılıyormuş. Fakat ben her zaman olduğu gibi "ev yapımı" olanını tercih ediyorum; annem sağolsun! Cam bir kavanoza kurutulmuş kantaron dallarını doldurup üzerini sızma (doğal) zeytinyağı ile dolduruyor ve bir süre bitkilerin özünü yağa bırakmasını bekliyorsunuz. Zaten yağ bu süre içinde renk değiştiriyor; koyu turuncu bir renk alıyor.

Yağını çıkarmanın haricinde, çayını yapıp içenler de varmış; ama ben çayını hiç denemedim.

Benim asıl merak ettiğim ise, kantaronu yemek tariflerine nasıl dahil edebileceğim! :)

Hepinize şifalı günler dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder